
-önder'e ithafen-
Pişman olduklarınla pişman ettiklerin birbirine karışır.yaşamındaki zaman kaymaları gülünçleşir.
“sonu yok” der kadın. eline yüzüne yalnızlık sıçrar.hava herzamanki gibi yağmaya hazır.
“sonu yok da ne demek” dersin. hava bozar, doluya tutulur sordukların.
İşte böyle biter; başlayan herşeyin biteceğini bildiğimiz hikayelerimiz.
kalbindeki gerilim dudaklarına sıçrar;konuştuğunda her yana zarar verecek kelimeler seçersin.başkalarını ne kadar çok acıtırsan o kadar güçlü hissedersin kendini.
Çok sonraları anlarsın bastığın mayınla uzuvlarının sağa sola saçıldığını ve gecelerdir yaşadığın histeri nöbetlerine,bambaşka yerlerde bulduğun uzuvlarını biraraya getirip kendini yenileyen bir organizma yaratabilme çabanın sebep olduğunu.
belki zamanla filmlerden kitaplardan kahramanlar seçer; onların hayatlarına teslim edersin ruhunu. belki de kuantumu anar, her bir yanına film çekilmiş bir kutunun içine tıkarsın. yanına da; ters bir foton hareketinde onu kısa sürede öldürecek yüksek dozda zehir bırakıp kapağı kilitlersin.o andan sonra her kim sana sahip olmak isterse; ya kutunun kapağını açmadan ruhunu hem ölü, hem canlı kabul ederek sevişir ya da kapağı açıp sevişeceği adamla tanışır.(ölü yada diri)
Ha unutmadan geçen gece sevdiğim kadın,dedikodusunun orta yerinde “Bir kadının açtığı yarayı,daha kan durmadan bulunan başka bir kadın iyileştirir”demişti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

0 yorum:
Yorum Gönder